YÜZÜ OLMAYAN BİR GELECEK 24 BÖLÜM

 Tom, birdenbire ortaya çıkan Karanlık Lord'u izledi. O kadar da korkutucu görünmüyordu. Sadece sağlıklı bir özgüvene ve Tom'un şimdiye kadar hissettiği en karanlık büyülü auraya sahip yaşlı bir adamdı. 

Ama Tom'un da kendine güveni vardı. Korkusunu yuttu. Ne söylemesi gerektiğinden emin olmadığı için sessiz kaldı. Harry'nin tepkisinin ne olacağını merak ediyordu ama gözlerini Grindelwald'dan ayırmak aptallık olurdu.

Güçlü, uluyan bir rüzgar yanlarından esti, sessizliği doldurdu ve yüzüne küçük kar taneleri fırlattı. Tüm bu olanlar biraz saçmaydı.

"İstediğim bir şey var sende," dedi Grindelwald sonunda.

Tom ne hakkında konuştuğundan emin değildi. Ama Grindelwald'ın ondan istediği bir şey varmış gibi görünüyordu. 

Grindelwald'ın elindeki benzersiz görünümlü asaya bir göz attı , onu nerede görse tanırdı. Mürver Asa'ya rastladıktan sonra asa bilgisi araştırmasına devam etmişti. Asaya sahip olmayı çok istiyordu ve şimdi nihayet şu anki sahibinin kim olduğunu biliyordu. Sanki kader ona sahip olmasını istiyormuş gibi, asa kucağında belirivermişti.

"Beni nereden tanıyorsun?" diye sordu Tom. "Neden buradasın?"

Grindelwald ona herhangi bir cevap vermekle ilgilenmiyor gibi görünüyordu. Sadece orada duruyor, dünyanın en güçlü asasını parmaklarının arasında sıradan bir çubukmuş gibi döndürüyordu. Gözleri Tom'daydı.

"Tom Riddle," diye tekrarladı ve adını söyleyiş biçimi Tom'u ürkütmeye başladı. "Uzun yıllardır gördüğüm en zeki öğrenci."

"Beni kendi safına çekmeye mi geldin?"

Harry'nin eli, bir uyarı gibi Tom'un sırtına bastırırken, Grindelwald hafifçe güldü. Ama Tom kendinden emin hissediyordu.

"Hayır," dedi Grindelwald. "Sadece bana bir şey vermeni istiyorum, sonra da yaptığın işe geri dönebilirsin."

Grindelwald aniden asasını Harry'ye doğrultunca Tom donakaldı. Peşinde Harry'nin değil, Grindelwald'ın olması gerektiğini düşünmüştü. Tom sonunda arkasına baktı, ama Harry durumu göz önünde bulundurarak sakin görünüyordu. 

Sanki bir Karanlık Lord'un ona asa doğrultması ilk kez olmuyormuş gibi. 

Grindelwald, Tom'a tekrar bakarak, "Bir zamanlar gençtim," dedi ama asası hâlâ Harry'yi işaret ediyordu. Dumbledore gibi konuşuyordu. "Ve aşkı nerede görsem tanırım. Bana kendimi hatırlatıyorsun."

"Benim aşkla işim olmaz , " diye çıkıştı Tom.

"Bu akıllıca olurdu. Aşk bizi aptallaştırır," dedi Grindelwald sakince. "Ama sana inanmıyorum."

Harry'ye bir büyü yaptı, Harry zar zor kaçtı, yuvarlandı ve yere düştü. Büyü kayaya çarptı ve arkasında büyük, dumanlı bir iz bıraktı. Tom'un kalbi bir an durakladı.

"DUR!" diye bağırdı hiç düşünmeden. 

Eli kendiliğinden cebine uzandı ve Tom aniden asasını Gellert Grindelwald'a doğrulttu. Randevusunun böyle biteceğini hiç düşünmemişti. Nefes nefese kalmış ve kalbi hızlanmıştı.

“Ne istiyorsun?” diye sordu.

"Asanı indir."

Tom yapmadı. Asasını indirmedi, savunmasız kalırdı. Bu kesinlikle bir seçenek değildi.

Grindelwald asasını tekrar salladı ve Tom, Harry'den gelen bir çığlık duydu.

"DUR! Tamam, sadece..."

Başını tekrar Harry'e doğru çevirdi. Harry yerde yatıyordu, kolunu tutuyordu. Tekrar kaçmaya çalışmıştı ama bu sefer büyü isabet etmişti, cübbesinde bir kesik ve sol kolunda kanayan bir yara bırakmıştı.

Tom derin bir nefes aldı. Mürver Asa hâlâ Harry'yi işaret ediyordu, bu yüzden itaat etti, elini zorla açtı ve porsuk ağacından yapılmış asası yere düştü. Grindelwald'ın asayı çağırıp cebine atmasını izledi. Canı yanıyordu.

"Yüzüğü bana ver," diye emretti Grindelwald.

Tom ne hakkında konuştuğunu bilmiyordu.

"Hangi yüzük?" diye sordu.

"Zeki olman gerektiğini sanıyordum. Parmağında olduğunu biliyorum."

Tom, işaret parmağındaki yüzüğe baktı. Grindelwald'ın neden bu kadar yolu gelip aile yadigarı yüzüğünü istediğini anlayamıyordu. Hortkuluk olduğunu bilse bile, neden umursasındı ki?

Tom yine tereddüt etti.

Ve sonra Grindelwald asasını tekrar oynatmaya başladı. Tom, Harry'nin ölmeyeceğini biliyordu ; Snitch güvenli bir yerdeydi. Ama bunu düşünmek bile Tom'un midesinde onu içten içe kemiren boş bir çukur gibi hissetmesine neden oluyordu. 

"Tamam!" diye bağırdı Tom. "Alabilirsin!"

"Ne?" dedi Harry aniden. 

Tom'un tepkisine, gezegendeki en tehlikeli büyücü tarafından saldırıya uğramasından daha çok şaşırmış gibi görünüyordu. Ama saldırıya alışkındı. İlgi görmeye alışkın değildi.

Tom ürperdi. Şimdi bunların hiçbirini düşünmenin zamanı olmadığını biliyordu.

Parmaklarını yüzüğün etrafına doladı ve dikkatlice çıkarmaya başladı. Bu onun Hortkuluğu, ruhuydu ve ondan ayrılmaya hazır olup olmadığından emin değildi. Grindelwald'ın onunla ne yapacağını bilmiyordu ama onu yok etmeyeceği sürece Tom'un ruhu içeride güvende olacaktı.

O, buna o kadar alışmıştı ki.

"Acele et," diye emretti Grindelwald.

Tom, Harry'ye tekrar baktı. Harry hiç korkmuş görünmüyordu. O bir savaşçıydı, buna alışkındı. Hayatı boyunca Karanlık Lordlarla savaşmıştı.

Tom mantıklı düşünmeye çalıştı. Harry de tıpkı kendisi gibi ölümsüzdü. Burada gerçek bir risk yoktu. İçlerinden biri hayatta kaldığı sürece endişelenecek bir şey yoktu.

Tom, sahip olduğu şüpheleri yok etmeye çalıştı. Harry onu seviyordu. Elbette Tom'u geri getirecekti. 

Dövüşebilirlerdi. Asasını geri çağırabilirdi ama eline ulaşması bir saniye sürerdi. Harry, Grindelwald'ın ona attığı ilk büyüden kaçmalıydı. Tom bunu yapabileceğini biliyordu.

Kazanabilirlerdi. İkiz çekirdekli asaları vardı ve ortak bir düşmana karşı güçlü olmaları gerekiyordu. Bu teoriyi uzun zaman önce test etmeliydiler; Tom nasıl çalıştığını bilmiyordu. Ama onsuz bile bir şansları olabilirdi. Grindelwald tek başına gelmişti. Belki de neyle karşı karşıya olduğunun farkında değildi. Tamamen hazırlıksız olabilirdi.

Tom, gözlerini Grindelwald'dan ayırmadan, "Kaçmaya ve asanı çekmeye hazır ol," dedi Çataldili dilinde.

"Ah evet, duydum. Slytherin'in gururlu varisi. Ama yılan arkadaşlarının artık sana yardım edeceğini sanmıyorum."

Tom yüzüğü avucuna koyup kolunu öne doğru uzatarak yüzüğü Grindelwald'a uzattı. Kafasının içinde hızlanan kalp atışlarını duyabiliyordu, ancak getirdiği adrenalin ve sakinlik her şeyi bastırmıştı. Tom, Grindelwald'ın hareketlerine odaklandı ve diğer her şeyi görmezden geldi.

Sabırla bekledi ve çağırma büyüsünün ilk hecesi Grindelwald'ın dudaklarından çıktığında harekete geçti.

Asasını Grindelwald'ın cebinden çıkarıp tam zamanında uzaklaştı; Grindelwald, Tom'un sandığı gibi büyüsünü Harry'ye değil, Tom'u hedef almıştı. Bu, Harry'ye kayanın arkasına dönüp asasını çekmesi için zaman kazandırmıştı.

Mükemmeldi. İkiye karşı bir mücadele vardı ve Tom ona bir büyü daha yaptığında, Grindelwald şaşırmış görünüyordu. Hatta belki biraz tedirgin. Bu durum, Tom'un özgüvenini daha da artırdı. 

Büyüler aniden her yöne savrulmaya başladı. Grindelwald ikisine de saldırmaya devam etti ve bölünmüş saldırılar Tom ve Harry'ye savunma için daha fazla zaman tanıdı. Ancak Tom'un saldırılarının hiçbiri hedefe ulaşamıyordu. Grindelwald'ın kalkanları güçlüydü ve Tom onları geçemiyordu. Harry'nin hücumu en zayıf noktasıydı, bu yüzden yeterli değildi.

Beni koru," diye tısladı Tom.

Harry elinden gelenin en iyisini yaptı ve kalkan kullanmaya başladı. Tom sonunda kendi güçlü yönlerine odaklanabildi. Sadece bilmediği ve kalkanları delen büyülerden kaçınıyor ve gerisini Harry'nin halledeceğine güveniyordu. Bunu düşünmesine bile gerek yoktu.

Bildiği her büyüyü denemeye başladı, Grindelwald'ın hazır olmadığı bir şey bulmayı umuyordu. Beyni ona, Sırlar Odası'nda bulduğu kitaplardan öğrendiği eski büyülerin bir listesini sundu.

Sadece kısa büyüleri kullanıyor, böylece Grindelwald'ı rahatsız edip öldürücü laneti yapmasını engelleyebiliyordu. 

Ama hiçbiri işe yaramıyordu. Hiçbiri isabet etmiyordu. Grindelwald hepsine karşı koyabiliyordu.

Grindelwald aniden taktiğini değiştirdi ve Harry'nin siper olarak kullandığı kayayı havaya uçurdu. Tüm zemin sarsıldı, kaya parçalara ayrıldı ve etraf kalın bir toz bulutuyla kaplandı. Harry'nin kalkanı düştü ve Tom’un bir anlığına dikkati dağıldı.

Crucio! "

Lanet isabet etti ve Tom, felç edici acının altında bacaklarının titrediğini hissetti. Hortkuluk ritüelinde hissettiği acıya benzemiyordu, farklıydı. Aynı anda hem hiçbir yerde hem de her yerdeydi, sanki binlerce yanan bıçak onu bıçaklıyor, tüm sinirlerini ateşe veriyormuş gibi.

Sanki saatlerce sürüyormuş gibi gelmişti .

Crucio! " diye tekrar bağırdı birisi, ama bu sefer farklı bir sesti bu. Harry'nin sesiydi.

Acı biraz hafifledi ama o kadar çok acıyordu ki aslında hiçbir fark yaratmadı. Tom, Grindelwald'ın kahkahasını duyabiliyordu ama sanki çok uzaklardan geliyormuş gibi hissediyordu çünkü Tom acı içinde boğuluyordu, nefes alamıyordu. 

"Bana zarar veremezsin, aptal-"

“ Sectumsempra! ”

Ve sonunda acı dindi. Büyü sona erdi ve Tom nefes nefese kaldı.

Derin bir nefes alıp kendini yukarı itti. Harry, asası hâlâ Grindelwald'a dönük halde, olduğu yerde donup kalmış durumdaydı. Nefes almıyor gibi görünüyordu ama oldukça canlıydı.

Yerdeki ceset de nefes almıyordu. Çok fazla kırmızı vardı ve Tom daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Grindelwald'ın nasıl karşı koyacağını bilmediği bir büyüydü bu. Karanlık Lord'un bile hazırlıklı olmadığı karanlık bir büyüydü.

Gezegenin en tehlikeli büyücüsü, kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan bir dövüşe çekilen bir genç tarafından öldürülmüştü.

İşte o an Tom, Harry'e karşı daha önce hiç hissetmediği bir şeyler hissetti ama bunun üzerinde durmamaya karar verdi.

Ayağa kalkıp birkaç adım daha yaklaştı, bacakları hâlâ o acıdan titriyordu. Mürver Asa, cesedin yanında yerde yatıyordu. Tom, tüm kasları direnip dinlenmek için yalvarırken yüzünü buruşturdu, ama yine de eğilip asayı aldı.

Elinde ölü gibi duruyordu. Çünkü artık Harry'nin asasıydı o.

Tom, görgü tanığı olmadığından emin olmak için etrafına bakındı. Harry'nin elinden asasını aldı ve parmakları kutsal asaya değdiği anda, diğer elindeki Mürver Asa'nın canlandığını hissetti. Sanki büyüsüyle bütünleşip Tom'un gücünü kendi gücüyle birleştirmişti. Harika bir histi ve Tom gözlerini kapatıp hissetmek istedi ama yapamadı. Yapacak daha önemli işleri vardı.

Harry kıpırdamıyordu. Hâlâ yere yığılmış adamın parçalanmış göğsüne bakıyordu, kan yavaşça sızıp küçük gölcükler oluşturuyordu. Boşta olan eli hâlâ havadaydı; asasının uçup gittiğini bile fark etmemişti ve Tom buna minnettardı.

Tom yüzüğünü çağırdı, parmağına taktı ve Harry'nin yanına yürüdü.

Harry'nin boş elini nazikçe aşağı indirdi ve sol kolundaki yarayı iyileştirdi. Kirli, morarmış yanaklarını avuçladı ve Harry'nin donuk gözleri sonunda onunkilere kaydığında, Tom tüm kalbiyle onu öpmek için eğildi. Adrenalin onu tahrik etmişti ve bu ihtiyaçla dolup taşıyordu. Harry'yi hemen oracıkta, kanlı zemine götürmek istedi ama şimdi bunun da zamanı değildi.

"Onu benim için öldürdün," diye fısıldadı dudaklarına ve tekrar öptü. Harry sessizce hıçkırdı ama bu sefer öpücüğe düzgün bir şekilde karşılık vererek ağzını açmıştı. Tom, onun cübbesinin önünü çekiştirdiğini hissedebiliyordu.

Orada öylece kalmak istiyordu ama bunu yapamayacaklarını biliyordu, bu yüzden öpüşmeyi bıraktı. "Gitmemiz gerek," diye fısıldadı.

"Ne?" diye sordu Harry dalgın dalgın, kanlı cesede tekrar bakarak.

"Kimse bizi görmeden önce gitmeliyiz. Seherbazlar araştıracaklar. Asanı kontrol edip Affedilmezi kullandığını anlayacaklar."

Harry cevap vermedi. Hâlâ şoktaydı, iri gözleriyle Tom'a bakmaya devam ediyordu, sanki Tom'un her şeyle ilgilenmesini bekliyormuş gibi. Ve bu, Tom'un içini ısıtıyordu. Tam da yapmak istediği şey buydu. Harry'nin güvenebileceği tek kişi olmak istiyordu.

Tom, daha az yasal bir şey yaptıktan sonra izlerini temizlemek için her zaman kullandığı büyüyü yaptı. Ama havadaki büyü izleri konusunda hiçbir şey yapamazdı. Cesedi kimse bulmadan önce dağılmasını umuyordu. Etrafta o kadar çok karanlık büyü vardı ki, biraz zaman alacaktı.

Tom, cesede bir şey yapıp yapmaması gerektiğini düşündü ama onu taşımak riskli görünüyordu. Burada geçirdikleri her saniye riskliydi; biri her an dağa tırmanıp her şeyi görebilirdi. 

Ama eğer kimse Grindelwald'ın burada olduğunu bilmiyorsa, belki de kimse ne olduğunu asla bilemezdi. Belki de Tom her şeyi halledebilirdi.

Tom cesedi gözleriyle ölçtü. Onu küçük bir şeye dönüştürüp gömmeyi deneyebilirdi. Daha önce bir cesedi dönüştürmeyi denememişti ama o kadar da zor olamazdı. Bunu hayvanlara yapmayı denemişti ve gayet iyi sonuç vermişti.

Güzelce akan kana bakıp birkaç saniye düşündü. Harry, en kötü kısmı zaten bittiği için, onunla bir Hortkuluk daha yapabilirdi. Tom yerden küçük bir taş alıp onu bir şişeye dönüştürdü. Kanayan yarasına bastırıp dolana kadar bekletip cebine koydu.

Birkaç adım geri çekildikten sonra Tom, Mürver Asa'yı cesede doğrultup aklına gelen ilk büyüye odaklandı. Ceset yavaş yavaş küçülmeye ve kemiğe dönüşmeye başladı. Tom, kemiği parçalanmış kayanın bıraktığı kratere fırlatıp taş parçalarıyla birlikte gömdü. Kanı bir büyüyle temizledi ve kısa süre sonra burada olağandışı hiçbir şey olmamış gibi göründü.

Harry öylece duruyor, boşluğa bakıyordu. Etrafında olup bitenlerin farkında bile değildi. Farkında olmaması muhtemelen herkes için daha iyi olurdu.

Tom, alışveriş poşetlerini aldı, Harry'nin yanına yürürü, ona sarıldı ve Cisimlenme'ye odaklanmaya çalıştı. Crucio'nun verdiği acı konsantre olmasını zorlaştırsa da, onları şehrin diğer tarafına, çevredeki ormanın kenarına Cisimlenme'yi başardı. 

Etrafına bakındı. Neyse ki etrafta kimse yoktu. Oturacak bir yer de yoktu, bu yüzden Harry'nin ıslak zemine yığılmasına izin verdi ve üzerine bir ısıtma büyüsü yaptı.

Tom, bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu biliyordu. Harry'nin cinayet olayının şokunu atlatıp kaçınılmaz patlama aşamasına geçmesini istiyordu. Harry'nin az önce yaptığı şeyle başa çıkmak için çok fazla iş gerekecekti, bu yüzden kaleye dönmeden önce her şeyi hızlıca kavraması gerekiyordu.

Harry aniden gülmeye başladı. İlk başta sadece birkaç kısa kahkaha attı, ama birkaç saniye sonra tamamen histerik bir hal aldı. Biraz delirmiş gibi görünüyordu ve Tom göğsünde sıcak, coşkulu bir hayranlık hissetti.

Beklediği tepki bu değildi ama biraz komikti. Tom yanına oturup Harry'nin elini tuttu. Donmuş parmak eklemlerini öptü ve onlara da ısıtıcı bir büyü yaptı, Harry ise düzgün nefes alamayana kadar güldü.

Bir süre sonra kahkahalar kesildi, Harry yavaş yavaş sakinleşti, boğuk nefesleri düzene girdi. 

"Ben Seçilmiş Kişi'yim," dedi aniden ve tekrar güldü, bu sefer biraz daha az komik bir şekilde.

Tom bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu ve soracak kadar da umursamıyordu. Harry sırtüstü yere düştü, başının arkası ıslak yosuna gömüldü ve gözlerini kapattı.

"İyi misin?" diye sordu Tom.

"Elbette iyi değilim!" diye çıkıştı Harry ve boştaki elini alnına vurdu. "Orada kalmalıydık. Seherbazları beklemeliydik."

"Birisine Crucio yaptığını öğrenmelerini mi istiyorsun?"

"Ama bu meşru müdafaaydı!"

"Bu Affedilemez Bir Lanet, Harry. Umursamayacaklar."

Tom bundan tam olarak emin değildi ama bu riski almaya da yanaşmayacaktı. Harry'yi götürürlerse, Tom'un Azkaban'ı parçalayıp açması gerekecekti ve bu da kamuoyundaki imajı için korkunç olacaktı.

"Lanet olası bir Karanlık Lord'u öldürdüm! İster inan ister inanma," dedi Harry, ağzından yine birkaç histerik kıkırdama kaçarken. "Daha önce de böyle bir durumla karşılaştım! Bebekken ilk Karanlık Lord'umu yenmiştim! Anlaşılan şimdi de yaptığım şey bu! Ve insanlar bunun için bana teşekkür edecekler , beni hapse atmayacaklar! Benim için kurabiye pişirip gazetelere yüzümün fotoğraflarını koyacaklar! Sokaklarda beni durdurup sadece eğilerek bekleyecekler!"

Harry'nin durumu kötüye gidiyordu ve Tom buna izin verip vermeme konusunda kararsızdı. Zararsız bir başa çıkma mekanizması gibi görünüyordu. Eğer Harry'nin yapması gereken tek şey buysa, çok kullanışlı olurdu.

"Hadi Cisimlenelim. Seherbazları arayalım. Bize "Birinin Göğsünü Yaran Çocuk" gibi güzel lakaplar takacaklar," diye geveledi Harry, boşluğa bakarak. "Sen, Cesedi Lanet Bir Kemiğe Dönüştürdükten Sonra Gömen Çocuk olabilirsin. Muhtemelen bizim için altın heykeller yapacaklar. Aman Tanrım, ben bir katilim. Bir katilin heykelini yapacaklar."

Harry doğrulup nefes nefese kaldı. Tom ise sadece elini tutuyor, geçmesini umuyordu.

Altın bir heykel kulağa cazip geliyordu ama artık çok geçti. Zaten bunu yapamazlardı. Harry'nin dikkatini bu kadar çekemezlerdi; tüm geçmişini araştırmaya çalışacaklardı ama ortaya çıkaracak hiçbir şey yoktu. Bir zaman yolcusu olduğunu öğrenebilirlerdi.

Tom, Harry'nin tekrar kendine gelmesini bekledi.

"Orada olduğumuzu kimse bilmemeli," dedi Harry'nin elini daha sıkı sıkarak. "Kimse. Anlıyor musun? Kimsenin geçmişine bakmasını istemezsin."

"Biliyorum," diye mırıldandı Harry. "Zaten kimsenin bilmesini istemiyorum. Ve sonrasında geri dönemeyiz..." diye mırıldanıp sustu.

Tom ona gülümsedi. Sanki Harry doğru olanı yapmaya çalışmak yerine, bir kez olsun kendini düşünüyormuş gibi.

"Güzel. Seni bu beladan kurtaracağım. Her şey yoluna girecek."

Tom, Harry'nin yüzüne baktı. Patlayan kayadan kalan birkaç küçük kesik ve çürük vardı. Harry'nin yüzüne bir temizleme büyüsü yaptı, çenesini nazikçe tuttu ve kesikleri tek tek iyileştirdi. Harry ona yorgun gözlerle bakmaya devam ediyor ve Tom işine odaklanmakta zorlanıyordu. Çatlamış dudaklarını öpmek istiyordu.

Ama şimdi cinayet sonrası prosedüre odaklanması gerekiyordu. Şimdiye kadar sadece kendisiyle ilgilenmesi gerekmişti, ama bu sefer Harry'nin de temiz olduğundan emin olması gerekiyordu.

Tom cebinden Harry'nin asasını çıkarıp ona uzattı. Harry isteksizce parmaklarını ona sarıp sanki bundan rahatsız olmuş gibi bakıyordu. Bu bir cinayet silahıydı, bu yüzden bazı insanlar için anlaşılabilir bir tepki olabilirdi.

"İyi misin?" diye sordu Harry endişeli bir sesle. "Seni uzun süre etkisi altında tuttu. Durduramadım. Denedim ama –başarılı olamadım- başka bir şey düşünemedim."

Tom, Crucio'nun ne kadar sürdüğünü bilmiyordu. Acının altında zaman duygusu kaybolmuştu. Bilmemesi daha iyiydi.

"İyiyim," dedi, vücudunun her yeri hâlâ ağrıyor olsa da. Bunu aklından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Hâlâ yapmaları gereken şeyler vardı. "Büyü yap. Sıradan büyüler yap. Doğal görünmesi için biraz çeşitlilik kat."

"Doğru," dedi Harry, ama asaya bakmaya devam ediyordu.

"Bunu senin için yapardım ama bu senin büyün olmalı."

Harry derin bir iç çekip büyü yapmaya başladı. Tom da kendi asasıyla, eski asasıyla aynı şeyi yaptı. Mürver Asa'dan hissettiği nefes kesici güç dalgalanmasından sonra onu kullanmak çok anlamsız geliyordu. Mezun olana kadar porsuk ağacını herkesin içinde kullanmaya devam etmesi gerektiğini biliyordu ve bunu düşünmek bile onu daha şimdiden hayal kırıklığına uğratmıştı.

"Bütün zaman boyunca buradaydık. Önce mağaraya Cisimlendik, ama orası soğuktu, bu yüzden hemen buraya geldik," dedi Tom.

Harry başını sallayıp asasını indirdi. Zaten bir düzineden fazla büyü yapmıştı, bu yüzden muhtemelen yeterli olacaktı. 

"Doğru. Cinayete giriş dersi. Mazeret," dedi Harry, hâlâ başını sallayarak.

"Birbirimizin mazeretiyiz, bu yüzden ideal değil, ama kimsenin bizden şüphelenmesi için bir sebep yok. Gerçeği söylesek bile insanlar muhtemelen bize inanmaz. Yine de aklında bulunsun, ne olur ne olmaz," dedi Tom yavaşça ve net bir şekilde, Harry'nin anlayacak kadar aklı başında olmasını umarak. "Ve Dumbledore'dan uzak dur," diye ekledi.

Tom biraz daha yaklaşıp bacağını Harry'ninkine bastırdı. Harry perişan görünüyordu ama sarkık, yaşlı gözlerine ve saçında yosun olmasına rağmen çok güzeldi. Tom hâlâ onu öpmek istiyordu.

"Buraya sevişmeye geldik," dedi sessizce ve elini Harry'nin dizine koydu. "Ve seviştik. Seni o büyük ağaca yasladım ve her saniyesinin tadını çıkardın. Sonra buraya, yere oturduk. Seni yere ittim ve saçların ıslandı."

Harry'nin nefesi titriyordu. Biri ne yaptığını sorarsa biraz utanacaktı. Ve bu iyi bir şeydi; düzgün yalan söyleyememesinin fark edilmesini çok daha zorlaştıracaktı.

Şimdi daha sakin görünüyordu, bu yüzden Tom öne doğru uzanıp mesafeyi kapatıp onu öptü Harry'nin dudakları yine soğuktu, ama Tom'un giderek artan talepkar öpücükleri altında hızla ısınıyorlardı. Bu, Tom'un acısını bastırmasına yardımcı oluyordu. Dudakları birbirine değdiğinde, aklına gelen tek şey Harry oluyordu. 

Tom geri çekilip dizlerinin üzerine kalkıp Harry'nin üzerine sürünerek onu tekrar sırtüstü itti.

"Seni böyle öpebilmek için ittim," dedi ve Harry'nin başını geriye doğru eğerek atkısının altından daha fazla tenini ortaya çıkardı. "Vücuduna tapabilmek için. Bunu hatırlayacak mısın?"

Harry başını sallayıp titrek bir nefes verdi. Tom'un boynuna küçük öpücükler kondurmasının yarattığı dikkat dağınıklığından rahatlamış görünüyordu. Ve Tom da bunu yapmaktan fazlasıyla memnundu. Zaten burada biraz daha kalsalar daha iyi olurdu.

 


 

Kaleye döndüklerinde vakit geç olmuştu. Harry sakinleşmişti ama hâlâ biraz dengesiz görünüyordu. Tom, şüphe çekmemek için onu gözünün önünden ayırmıyordu. Tom, Harry'nin kendisi için birini öldürmüş olmasını ne kadar sevse de, bu tür şeylerle tek başına başa çıkmak çok daha kolaydı.

Doğruca yatakhaneye gittiler. Tom, Mürver Asa'yı sandığının gizli bölmesine sakladı. Ondan ayrılmak zordu ama başka seçeneği yoktu. Grindelwald'ın kanının bulunduğu şişeyi de oraya koydu.

Harry yatağa girerken Tom, "Kıyafetlerini ver bana," diye fısıldadı.

Harry ona bitkin bir ifadeyle baktı ama ne sordu ne de itiraz etti. Kıyafetlerini çıkarıp teker teker Tom'a uzattı. Harry çıplak bir şekilde örtünün altına girdi ve Tom kıyafetleri yok etti. Tom, kendi pisliğini temizlerken bu kadar titiz değildi ve bundan çok daha zor durumlardan yalan söyleyerek sıyrılabilirdi.

Tom kendi kıyafetlerini de çıkarıp yok etti. İzin almadan Harry'nin yatağına girdi, perdeleri çekti ve etrafına bir sessizlik büyüsü yaptı. Örtünün altına girip Harry'nin sırtına sarıldı ve çıplak bedenlerini birbirine bastırdı.

"Suçluluk duymana gerek yok," dedi Tom, burnunu Harry'nin saçlarına gömerek.

"Duymuyorum" dedi Harry, ama bu bir yalandı.

Tom inanmaz bir şekilde mırıldandı ve Harry'nin göğsüne kolunu daha sıkı doladı. Bunun inkar mı olduğunu, yoksa kayıtsız davranarak Tom'u memnun etmeye mi çalıştığını anlayamıyordu.

"Neden asasını aldın?" diye sordu Harry.

"Çünkü istedim."

"Bu bir kanıt değil mi? Bizi ona bağlıyor."

"Ben saklarım, merak etme."

"Benden bir şey saklıyorsun."

Tom, ona söylemenin hata olup olmayacağını merak ediyordu. Ama Harry sonunda öğrenecekti, zaten hep öğreniyordu, bu yüzden merakını gidermek daha iyi olabilirdi. Tom'un ona her şeyi anlatmasına gerek yoktu.

"Bu kadim, efsanevi bir asa. Yenilmez olduğu söyleniyor ama gördüğün gibi muhtemelen sadece bir söylenti."

Elbette, bu tamamen doğru değildi. Belki asa yenilmez değildi ama ona yakındı. Tom, onu elinde tuttuğunda hissetmişti. Ham gücün yükselişini.

"Yani onu çaldın ve şimdi onunla dünyayı fethedeceksin, öyle mi?" diye sordu Harry, biraz üzgün bir sesle.

"Elbette yapmayacağım" dedi Tom. En azından henüz değildi.

"Doğru. Hiçbir sebep yokken eski eserleri topladığını unutmuşum."

"Onu Hortkuluk'a çevirmeyeceğim, Harry."

Tom, sandığında saklı duran kan şişesini düşünüyordu. Harry'den bununla bir Hortkuluk yapmasını istemek istiyordu ama cevabı zaten biliyordu. Şimdilik ritüeli tamamlamasını sağlamak çok kolay olurdu. Tek yapması gereken ona kanı içirmekti. Onu kolayca kandırabilirdi. Ya da bir büyü kullanabilirdi.

Ama Harry sonrasında çok sinirlenirdi. Yine uzun bir kavga olurdu ve Tom bunu istemiyordu. Harry'nin ona nefretle bakmasını istemiyordu. Ondan bir saniye bile ayrı kalmak istemiyordu.

Yani bundan hiç bahsetmeyecekti.

Harry dönüp ona baktı ve ellerini Tom'un göğsüne bastırdı. Sanki konuşmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu ama Tom'un aklı çoktan başka yerdeydi. Aletlerinin neredeyse birbirine değdiği gerçeğini görmezden gelmeye çalışıyordu. Harry'nin yüzüne bakmaya çalışıyordu ama ağzıyla saldırmak istemiyordu.

"Yüzüğü neden istiyordu?" diye sordu Harry.

"Bilmiyorum. Gerçekten."

Tom'un teorileri vardı. Belki bir Hortkuluk olduğunu biliyordu. Belki de incelemek istiyordu. Belki de Grindelwald'ın Gauntlar'la bir bağlantısı vardı. Ama Tom bilmiyordu ve muhtemelen asla bilmeyecekti de. Şu anda herhangi bir şeye odaklanabilseydi, bu durum onu rahatsız ederdi.

"Ben bir katilim," dedi Harry sessizce.

"Öylesin," diye onayladı Tom. "Birbirimiz için yaratılmışız."

"Sen delisin."

Harry, Tom'un söyleyeceklerinden hoşlanmayacağı için hiçbir şey söylemedi. Büyü hakkında soru sormak istiyordu. Karanlık büyüyü ona kimin öğrettiğini sormak istiyordu. Ama bunun için çok erken olduğunu biliyordu.

Sonunda pes etti ve onu öptü. Kendi küçük katilini.

Bu blogdaki popüler yayınlar

O BÜYÜDÜĞÜNDE-1 BÖLÜM

O BÜYÜDÜĞÜNDE-FİNAL

KAKOET 1 BÖLÜM--TOM RİDDLE//HARRY POTTER